HAYDAR IŞIK
Önce “Soykırım“ nedir ona bakalım. “Bir gruba mensup olanların öldürülmesi, grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi, grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak, grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek“ olarak tanımlanıyor. Bu tanımı yapan BM, acaba soykırımları engelleyen tutum içinde midir? “Birleşmiş Milletler“ halkların değil, devletlerin hakkını savunan kurumdur. Mesela anadil hakkı halkların en temel insani hakkıdır. Beklenir ki, BM, UNESCO bu konuda etkin olsun, ama UNESCO devletlerden para aldığı için Kürt halkını ne görür, ne düşünür. Türkiye devleti Kürt halkının anadilini yasaklamakla, Kürt halkını zoraki asimilasyondan geçirmekle Kürt soykırımı yapıyor. Peki bu sözde uygar dünyada kaç devlet Türkiye’nin bu faşist ırkçı rejimine karşı sesini yükseltiyor? Tek Kürdün bile yaşamadığı Yeni Zellanda bile PKK’yı “terörist örgüt“ olarak tanımış. Demokrat Danimarka, TC’den rüşvet yediği için ROJ TV’yi kapatıyor.
AKP Hükümeti, devletlerin Kürt hareketine “terörist“ demesi için fevkalade çaba içindedir. Dışardaki Kürt muhalefetini susturan AKP, ardından komşu devletler, İran, Suriye, Irak ile stratejik anlaşmalar yaparken stratejisini, Kürt ulusal mücadelesini nasıl tasfiye ederim üzerine kurmuş. Sözde Kürdü seviyor, “Kürt kardeşlerim“ derken gözlerine su akıyor, ama paralelinde Kürdü katletmek, hak hukuk vermemek için her türlü savaş oyununu devreye koyuyor. Cami avlusundan her türlü çıkar oyunuyla donanıp politikada yükselen savaş zengini AKP’liler, başta Davutoğlu bu işi pek güzel yapıyor. ABD, AB devletlerini ekonomik çıkarlarla yanına çeken AKP, içerde kuzu kuzu meleyen, sırtına bineceği kendi “Kürdü’nü“ yaratma çalışmasındadır. Bunlar; Nurcu, tarikatçı, çıkarcı cami avlusu müdavimi ve sözde dini için yaşayan, ırkını tanımayan meczup, din üzerinden kendisini pazarlayan AKP’li Kürtlerdir. Bunlar; sözde bağımsız görünen, ama cebine para dolduran yoz Kürtlerdir. Bunlar; yoksul ve çaresiz bırakıldıkları için deryada yılana sarılan gibi AKP’ye sarılanlardır. Bunlar; devletin baskı ve yoketme, şiddeti altında canını korumak için devlete bağlanan Kürtlerdir. Bunlar; Vamık Volkan’ın psikolojik savaş mutfağından geçirilen Kürtlerdir. Bunlar; itirafçı, ihanetçi, koruculardır. AKP, diaspora için de büyük çaba içindedir. Geri dönüş vaadini alan boysuz, ruhsuz, kişiliksizler; kendisini pazarlamak için AKP’ye yağ çekenler, AKP’nin “ılımlı İslam’ına“ övgü dizen, politikasını öven, ardında kimsesi olmayan parti başkanları, sözcüleri, kendisini pazara süren döküntülerdir. AKP, BDP tabanını, bilinçli Kürdü terörize ederken, kendi Kürdü’nü hazırlıyor. AKP, çok akıllı bir politika yapıyor. Sözde “Kürt halkı ile terörü ayırmak“ adına psikolojik savaş sürdürüyor. Halkı, kendi Kürdü ve savaşacağı Kürt diye bölüyor. Ilımlı İslam’ı öven avanaklar; bu nasıl İslam’dır ki, Kürt soykırımı yapıyor, diye düşünmüyor. Bu nasıl İslam’dır ki, anadil hakkı tanımıyor? AKP, kurduğu faşist polis ve bürokrasiyle; ağızdan çıkan her sözü dinleyip, karşıtını hapse atıyor. AKP, yurtsever Kürt halkını ırkçı faşist savaş cenderesinde tutarken, nasıl Kürt dostu olur? Sekiz senedir yazıyorum AKP, Kürt soykırımı hazırlıyor. Şimdi Kürt halkına ölümcül darbe vuracaklarına inanıyorlar. Ama bunların çabası boşunadır. Kürtleri susturamazlar.
MİR
Kürtlerin acı dolu bir yaşamı olduğu şüphesizdir. Benim kuşak “tertele“ denen yıkım, yakım ve soykırımdan çıktı. Bunun travmasını ruhunda taşıyor bu nesil. Ama küllerinden doğan kuş benzeri yükselen sonraki nesil, Kürt aydınlanmasına öncülük etti. Bu kuşak, Kürt halkının var olduğunu kanıtlamak için hayatını ortaya koydu. Zindan ve işkencelerden geçti, on binlercesi katledildi. Onlarca yıldır süren savaş içinde büyüyen yeni nesil ise, serhildan çocuklarıdır. Bilinçli kafa ve ellerle panzere taş atarken, polise ters bakarken aylarca hapse kondukları halde, Kürt halkının umudu, direnci, yegane varlığı konumuna gelmişlerdir. Kendilerine güven içinde atak duran bir gençlik. Ama hangi nesil olursa olsun, gözleri önünde ceryan eden Türk devletinin ırkçı-faşist baskısını, sömürü, sindirme ve soykırımını gördüklerinden ruhen hüzünlüler. Böyle bir analiz, Dr. Işık İşcanlı arkadaşımızın mesleki sahasına girer. Gerçi zaman zaman aydınlatıyor bizleri. Yani toplumumuz hangi motif gereği görürseniz görün hüzünlüdür. Bu nedenle de hüzünlü müzik dinliyor.
Bir zamanlar Elvis Presley ve Shakira’nın Kürt oldukları söylenirdi. Galiba bunlarla ünlenirken, Kürtlerin ezgideki ünü düşünülmüş olmalı. Geçenlerde MIR Produksiyonda çalışan Cem Arkadaş yeni çıkan CD’leri gönderdi. Dinledim. Çoğunluk dengbej geleneğiyle yaşadığımız acıyı seslendiriyor. Acıyı yansıtıyorlar. Acaba hareketli ritimler yapamazlar mı, diye düşündüm. BERBANG’ın “Delalé“si yumuşak sesiyle insanın derisinin altında hareket eden hoş seda ama oldukça hüzünlü. Ozan Serdar’dan Dersim’in otantik ezgilerini dinlemek, elbette bana çok hoş geliyor. Gelenekselliğe değer vermek şüphesiz gereklidir. Ancak çağın müzik anlayışını da sanatçılar düşünmelidir. Hep acıyı yansıtan ağıtlar dinlemek veya sadece folklorik kalmak yetersizdir. Ben arkadaşlarımı kutlamakla beraber, Kürt müziğini, bugünkü dünya standartlarına, çok sesliliğe çekerek, daha derinlikli çalışmalar yaparlarsa, daha başarılı olacakları inancındayım. Ayrıca bu CD çıkaran sanatçılarımız nota biliyorlar mı, bilemiyorum. Bence müzik ile uğraşanın ivedi işi önce nota eğitimi görmesidir. Oxford yoktu demek doğru olmaz. Sanatçıların Kürt serhildanına uygun hareketli ritimlerle eserlerini yorumlamaları çok önemlidir. Kulak kurdu olan hareketli eserler yaratılmalıdır. Sanatçılarımızın ve MIR’in Kürt aydınlanmasında önemli yeri ve sorumluluğu var. MİR, sanatçıları teşvik etmelidir.
www.haydar-isik.com
|