Biz Kürtler saf insanlarız. Barış için ele ayağa gidecek kadar yalvarıyoruz. Ama karşımızdakinin böyle bir zorunluğu yok. Barışa ihtiyacı yok. Kandan beslenen neden barış istesin ki? Aynı ülkede yaşıyor olsak bile, iki ayrı planetin yaratıkları gibi duruyoruz; biri zorba mı zorba, insani her özü yitirmiş, barışı ötekileştirmiş olunca, sen ne kadar ‘’barış veya aşiti“ desen, adam abartılmış gözlerle ‘’O da nedir?“ diye bakıyor. Kaldı ki, zorla gönül olmaz. Bakınız şu sözlere: ‘’Bizim bir sorunumuz bir problemimiz yok. Bu ülkenin yargısında Kürt kökenli vatandaşım var, en üst düzeyde yargıda var“ diyor.

Al sana 17.000 faili meçhullü olan Al Capone yargısı! Yargıda Kürt kökenli varmış. Bunların kökeni olsa olsa Diyap Ağa, Rayver, Kasım ve günümüzün kendi deyimleriyle ‘’Kürt liboşları“, metropol korucuları, TRT 6’da endam gösteren, eh bugün biraz Kürtçe konuştum, Kürt halkını kurtardım diyen garabet zihniyetliler, velhasıl; çıkarlarıyla İslamcı, Türkçü ırkçı sistem olan AKP’yi destekleyenlerdir.

‘’Başbakan Tayyip Erdoğan hangi haklara sahipse, benim Kürt vatandaşım da aynı hakka sahip“ demiş. Yani aynı hakka sahip isek, oğulumuz armatör olmadı, ABD’de okumadı, İstanbul’da milyonluk villamız yok..? Aynı hakka sahipmişiz? Peki benim çocuklarım, torunlarım neden anadilini okullarda öğrenemiyorlar? Neden ROJ TV’yi kapatmayı istersiniz? Neden Kürt halkının seçilmişleri, binlerce sivil insanı hoyratça Al Capone hukuku cenderesinde ezersin? Kürt halkı olarak; Türkiye’de hangi hak ve hukukumuz var? ‘’Sadece benim partimde 60’ı aşkın arkadaşım var“ demiş. Bir zamanlar 75 sayıyordu. Giderek azalmışlar. Hoş var olsalar kaç yazar? Kendisini Kürt görmeyen, savaş tezkeresine oy veren, Kürtlerin hiç bir ulusal ve kollektif hakkını savunmayan, ben Kürdüm deyince Kürt mü olur? Bunlar bu rejiminden faydalanan, bakan veya milletvekili olunca, kimliğini çöpe atanlardır.

Çok saygın Yusuf Azizoğlu vardı, altmışlı yılların başında Sağlık Bakanıydı. O zaman Kürt olmak ateşten gömlekti. Ama bu saygın Kürt, Azizoğlu, sürekli takip ve tehdit altındaki merhum Dr. Sait Kırmızıtoprak’a (Dr. Şiwan) haber göndermişti, nereyi istiyorsan oraya tayin edeyim. Böylece akıllı ve geleceği olduğunu bildiği soydaşına arka çıkmıştı. Bugün Kürt halkı soykırım altındadır. Bu konumda Kürt olmak, Kürtlükle dolu olmak, insan olmakla eşdeğerdir. AKP’de halkına sahip çıkan Azizoğlu gibi bir bakan ve milletvekili mi var? Parlamentoda 100’e yakın Kürt arkadaşı varmış Başbakan’ın; ama Kürtlere savaş tezkeresi çıkaran, anadili yasaklayan, Kürde darbe vuran elbette arkadaşı olacaktır. Bu Başbakan iktidara geldiğinden beri, tepeden tırnağa korkunç Kürt düşmanlığı yapıyor. Bu zatın düşmanlığını kendisinden öncekiler yapmadılar. Ne Çiller, ne Demirel, ne Mesut Yılmaz... Başbakan; Kürtlere karşı II. Atatürk, Sağır İsmet, Fevzi Çakmak, Evren’i Fetullah ile sentezleyip atıp tutuyor, vurup kesiyor.

Aslında Kürtlerin bugünkü mücadelesi Atatürk ile sürüp gidiyor. Teşkilatı Mahsusa, İttihat Terakki, Ergenekon ve JİTEM onun izinde açılan Kürt katliamı yapan kurumlardır. Türklerin meşhur Atası, ‘’ulus devlet“ diye bir ucubeyi halkımızın başına dert etti. Odur budur, anadil, kimlik ve kültür yasaklandı. Tayyip Erdoğan ise; bu ulus devlet Kemalizmini sürdüren en müthiş Kürt karşıtıdır. Kürtler Kemal’in askerinden nefret ederdi. Çünkü on binlerce Kürt bunlar tarafından katledilmişti. Ama bu Akıncılar geleneğinden gelen Erdoğan, Gül, Fetullah Gülen orduyu ‘’Peygamber Ocağı“ yaptılar. Peygamber Ocağı deyince, bizim saf Kürtler de ‘’piroz“ diye sevindiler. Oysa ‘’piroz“ yaptıkları katilleridir. Sağır İsmet; ‘’Tanrı uludur!“ şeklinde müezzinlerini bağırtıyordu. Aslında beş vakit ‘’Türkler uludur!“ dedirtiyordu. Şimdi ise; Fethullah yanlıları Allah û Ekber derken, Türk soy sopuna methiye diziyorlar. Ama saf Kürtler az değil, onlar da ‘’amin“ çekiyorlar. Onun için bilinmelidir ki, Erdoğan’ın iktidarı ve Fethullah’ın öğretisi barışı aramak bulmak için değildir. Amed KCK davası, anadil savunması ortadayken, dürüst Kürt ve her insan bilmelidir; bu sistem ne Kürt için, ne Alevi için, ne de emekçi içindir. Kürde düşman sistemdir.

Mesele Kürdün kendisindedir. Kürt; Kürt olsa, Kürtlüğünü bilse, dost ve düşmanı ayırabilse, kurtulmak zor olmaz. Biz halkımıza bu bilinci veremedik. Hala insanımız tek başına kurtuluşu kurtuluş görüyor. Al Capone sistemine uyuyor. İslamcı-Türkçü sistemi destekliyor. Ufak farklı düşünce nedeniyle Kürtler koalisyon yapmıyor. Bir de Kürdün kendisine güveni yok. Sömürgeci ruh haliyle ‘’beyaz Türk“ hayranlığı yapıyor. Hatta aydınlanmış olması gereken Kürt medyasında bile bu ruh halini sezinliyorum. Kürtler farklı düşüncede olabilirler, ama anadil, kimlik ve kültür konularında yan yana gelmeliler. Karşıdaki barışı ötekileştirdikçe, ve Kürtlerin içine ‘’benimkiler“ ve ‘’onlar“ ayırımı düşürdükçe, izanı olan Kürt ise mevcut ulusal mücadeleyi legal düzeyde yürüten BDP’nin etrafında saf tutar. Ancak bu suretle barış yakalanır. Kurtuluş birlikten geçer. Ne ırkçı sahil beyaz Türkleri, ne yobaz AKP Türk İslamcıları Kürtlerle barış yapar. Kürtler içindeki barış ve birliği yükseltmeden dışardan yardım göremez. Kürdistan Hakkarileşirse, barış mümkün olur.

Alman Cumhurbaşkanı; Türkiye aynı zamanda Hıristiyan ülkesidir, demiş. Geçen yüzyılın başında Hıristiyan nüfus, Müslüman nüfus kadardı. Ne oldu bunlara şimdi sadece yüz bine düştüler? Üstelik Sayın Wulff’un ülkesinde bir milyona yakın Kürt yaşıyor, 20 milyon da TC’de yaşadığını iyi bilir. Peki neden Ankara’dan Kürtlerin temel hakları konusunda tek kelime etmedi?