HAYDAR IŞIK Kürt tarafı savaşı politik araç olmaktan çıkardı. Savaşmadan konuşalım diyor. Kürt sorunu artık çok olgunlaştı. Barışçıl bir süreçle çözülmesinden yanadır. Aslında Kürt hareketi vebalin altına girmek istemiyor. Devletin şiddet içeren kanlı tarzına karşın insani davranış sergiliyor. Adı ‘’terörist“e çıksa bile bu tarzdan kesinlikle uzak duruyor. Şüphesiz Kürt hareketinde geldiği yeri hazmedemeyen ali kıran baş kesenler de olmuştur. Başta kendi toplumuna zarar veren bunlar, bir süre sonra soluğu savaştıklarının yanında aldıkları görüldü. Bunları istisna olarak görmek gerekir. 90’lı yıllarda Alman devletinin öfkesini Kürde karşı kışkırtanlar, otobahnlarda ‘’lexe“ diyenler, bugün nasıl hayatını yaşıyor, görüyoruz. Yapmayın etmeyin dedik ama anlatamadık. İşte tam da benzeri şekilde, Kürt hareketi silahları devreden çıkarmak isterken, İstanbul’da bomba patlatan; ardından mal bulmuş mağribi gibi, Genelkurmay Basını, Ahmet Kahraman’ın ‘’Cici Basın“ dediği, (onun bu isimli bir de kitabı var), Kürt hareketinin üzerine yıkmalarındaki hikmet iyi görülmelidir. Kim olursa olsun, hatta şimdi veya geçmişte PKK içinde de olsa yaptığı bu tarz eylem, Kürdün kabul etmeyeceği bir eylemdir. Kürde karşıdır. Öcalan bunun için hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun istiyor. Günah hangi tarafın olursa olsun araştırılsın, diyor. Bu öneriye rağmen, ırkçı-tekçi kafalar dün olduğu gibi bugün de Kürde düşmanlık yapıp, Kürde karşı güvensizliği yayıyor. Kürtlerin Türk milletini böldüğünü yazıp söyler bu faşistler. Sağduyu sahibi her insan iyi bilir ki, Kürdün böyle bir niyeti yoktur. Kürt; Kürt olmak, Kürt kalmak istiyor. Devlet okullarında anadiliyle eğitim-öğretim görmek istiyor. Anayasal güvence altında yaşamak istiyor. Yani hakkı-hukuku olan bir statüye kavuşmak istiyor. Kendi topraklarında kültürel ve sosyal değerlerini korumak ve politik örgütlülüğünü kurmak istiyor. Bütün bunlar, normal ve demokratik sivil kafalı toplumlarda ve devletlerde desteklenmesi gereken değer olarak görülürken, başta AKP buna karşı çıkıyor. Kürtler birliğini kurmak isterken, Türklere zarar vermeyi asla düşünmedikleri halde, ‘’Türkleri bölüyor“ ‘’Türkiye’yi bölüyor“ gibi ipe sapa gelmez şeyler söylüyorlar. Kürt hareketinin legal kanadı BDP çok açık tarzda ‘’Demokratik Özerk Kürdistan“ yol haritasını topluma sundu. Bölünme paranoyasından kurtulmak isteyen Türklerin bu projeyi desteklemesi gerekir. Ama görünen köye klavuz gerekmez. Başta AKP olmak üzere Türkiye bu paranoyadan bilerek çıkmak istemiyor. Sorunu çözeceğini söyleyen AKP ye bakınız. ‘’Anadil eğitimi istemeyin“, ‘’Seçim barajı düşürmeyi istemeyin!“ ‘’Yeni bir anayasa için gelmeyin!“ Biz; askeri operasyonları yapacak, Kürt siyasetçiler hapse koyacağız!“ ‘’Kürdistan’ı barajlarla doldurup su altında bırakacağız.“ Velhasılı kelam bunlara karşıysanız, ‘’Ananızı alıp gidin!“ demek istiyor AKP’nin, hükümetin ve devletin Başbakan’ı, Sultan Erdoğan. Öbür yandan Öcalan ile ‘’müzakere“ yapılıyormuş. Benim tanıdığım, üzerimde bıraktığı intibaya göre Öcalan; Kürt halkını ne kadar savunuyorsa, o kadar da Türk halkının dostudur. O, halkların barış içinde yan yana yaşamasını istiyor. İki gün boyu dinlediğim anlatımlarından Türk halkına karşı en ufak ve negatif bir cümle düşmedi. Hümanist ve demokrat kişiliği buna izin vermiyor. Ayrıca onun Kürt halkını düze çıkaracak yetenekte biri olduğu da şüphe götürmez. Ancak müzakere ettiği bu devletin ‘’teklik“ boyasından çıkanlar, her kimse, işte onlar beni düşündürüyor. Halk arasında Osmanlıya ‘’kaypak“ ve ‘’kahpe“ denildiği bilinir. Buna rağmen Osmanlı ile belli koşullarda müzakere yapılabilmiştir. Ama al bayrağa baka baka gözünü kan bürüyen bu ‘’teklik“ paranoyakları, bu Türk cumhuriyetinin her devrinde Kürt halkına cellat gözüyle bakanlarla müzakere nasıl gider, bekleyip görelim. Tarih bunların katil yüzünü; Koçgiri, Şeyh Said, Dersim ve Zilan’da bize gösterdi. Bugün iyi biliyoruz ki, Şeyh Said ve Seyit Rıza ile de görüşmeler yapılmıştı. Ama bilinen şudur ki; Öcalan ne Şeyh Said ne Seyid Rıza’dır, ne de bugünkü halkımız 70-80 sene önceki halktır. Halkımızın bilincinin çağdaş düzeye gelmesinde Öcalan fevkalade rol oynadı. Biten, bitirilen, gömüte sokulan halktan BDP gibi partiler çıkardı. Özgür kadın örgütlülükleri doğdu. Halkın kendi öz gücüne dayanmasını ilke yapıp modern örgütlülük yarattı. Kürt gençleri, dünyanın her tarafında ulusal bilinçle kendini ifadede aktif oldu, ayağa kalktı ve Kürt sorunu ya çözülür, ya Türkiye bölünür, noktasına gelindi. Yapılması gereken şudur: Türkiye, Kürde; Kürt olma, Kürt kalma statüsünü sağlayan anayasa yapsın, yan yana yaşayalım. Kürdün bölmek diye bir düşüncesi yoktur. ‘’Savaşma konuş“ diyen hükümet, adam gibi adam olan Kürdü hapse atıyor ve adam gibi adam olmayanı da, aha benim Kürdüm, derse bunların sözüne güven olur mu? Devleti yöneten hükümet; Öcalan ile biz değil devlet görüşüyor, diyor. Yarın müzakereler mutabakata ulaşırsa, Osmanlı mentaliteli AKP, hayır bunu biz yapmadık derse! Baksanıza AKP nasıl Kürtleri kandırıyor. TRT 6 bunların gerçek yüzlerini gösterdi. Mardin de açılan Enstitüye Kürt Enstitüsü diyemiyor, ‘’Yaşayan Diller Enstitüsü“ diyor. Mahkemede Kürtçe savunma istemiyor. Bence bütün bunlar aslında ‘’konuşma savaş“ demektir. Bu nedenle provokatif eylemler teşvik ediliyor. Ama Kürtler sağduyu sahibi olmayı sürdürüp, silahı politik araç olmaktan çıkardı. Şimdi top hükümette. NOT: www.dersim-wiederaufbau.de veya www.dersimcity.org sitesinde 24 Kasım’da yapılacak DERSİM 38 Konferans bilgilerini okuyabilirsiniz. www.haydar-isik.com |