Deprecated: Function set_magic_quotes_runtime() is deprecated in /www/htdocs/w00c72e4/dersim/includes/mx_system.php on line 22

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c72e4/dersim/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c72e4/dersim/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c72e4/dersim/includes/mx_api.php on line 1415
dersim-wiederaufbau.de - DERSİM SOYKIRIMI: Ali Çatakçın Berlin Dersim Konferansından
dersim-wiederaufbau.de
Ana Menü
ICERIKLER
DERSİM SOYKIRIMI: Ali Çatakçın Berlin Dersim Konferansından
nivîskar Dersim Dîrok: Cuma, 26. Kasım 2010

aktuelle NewsDersim

DERSİM SOYKIRIMI: Ali Çatakçın Berlin Dersim Konferansından

Sayın Hasan Cemal Milliyet’teki köşesinde, Berlin konferansında konuşulan tarihi anıları ve tarihin kendisini ‘’Tertele Dersim’’ başlığı altında okuyucularıyla ve Türk kamu oyuyla paylaştı. Bende bu yazıma kavramın Türkçe verziyonunu başlık olarak seçtim.



DERSİM SOYKIRIMI
Sayın Hasan Cemal Milliyet’teki köşesinde, Berlin konferansında konuşulan tarihi anıları ve tarihin kendisini ‘’Tertele Dersim’’ başlığı altında okuyucularıyla ve Türk kamu oyuyla paylaştı. Bende bu yazıma kavramın Türkçe verziyonunu başlık olarak seçtim.

Konferans, Dersimde yapılanın bir sokırım olduğu gerçeğini belgelemekle kalmadı, aynı zamanda resmi görüşçü Türk aydın geleneğinde de bir kırılmaya yol açtı.

Konferansa katılan panelistlerin farklı uluslara mensup olmaları, konferansa uluslararası bir kimlik kazandırdı. Bu vesileylede Dersim soykırımının uluslar arası hukuka intikali ve BM azınlıklar hukukuna göre davanın takip edilmesi daha imkanlı hale geldi.

Dersimli Kürtlerin özel, ama genel olarak Kürtlerin bu konferans konusundaki hassasiyetleri, Kürtlerin ulusal duygu yakınlaşmasının bir ifadesi olarak okunabilineceği gibi, Kürtler arasında devlet tarafından yartılan düşmanlıkların artık fazla rağbet görmediğininde bir tastiği oldu.

Kürtleri birbirine düşürmenin yeni verziyonu olan ’’Zazacılıkta’’ Konferansa gölge düşüremedi. Sayın M. Ayata’nın Kürtler arası ilişki, Kürdistanlı azınlıklarla Kürtlerin ilişkileri,dil ve lehçelerin geliştirilmesi ve demokrasi konulu açıklaması bu tarz provakatif çıkışları boşa çıkardı.

Zazacılık adına tepkili ve kışkırtıcı çıkış yapan genç bayan ve erkek arkadaşın iyi niyetli olduklarını düşünüyorum. Fakat bu gençleri yönlendirenlerin hiç iyi niyetli olduklarını söyleyemem.

Konferans,Türk halkının yüz akı olan sayın ismail Beşikçi’ye yeni yol arkadaşlarınıda ortaya çıkardı.Böyle bakıldığında konferansın kazanımları çok yönlü idi.

1968 kuşağından olan sayın C. Çandar’a göre, sayın H. Cemal  ulusalcı ve devletçi bir geleneğin aydını. Fakat gerek konferans öncesi sohbet konuşmalarında, gerekse konferanstaki konuşmasında, sayın Cemal çok samimi itiraflarda bulundu. Sohbet konuşmalarında, Kürt sorununun  ’’PKK ve Öcalan’sız çözülmeyeceği’’ vurgusunu yaparken, Kürdistanı gezmek ve Kürtlerle ilişkilenmenin bu noktaya gelmesinde oynadığı rolü şu sözlerle ifade ediyordu. ’’Ben Kürt bölgelerini gezmeden önce PKK’yi Kürtlerden ayrı ele alıyordum. Dolayısıyla Kürt sorununun PKK’siz çözümünü savunuyordum. Hele Öcalan’nın işin içinde olması halinde sorunun hiç çözülemeyeceğini  düşünüyordum. Fakat Kürtleri tanıdıkça ve Kürt bölgelerini gezdikçe bunun böyle olmadığını, sorunun PKK’siz ve Öcalan’sız ele alınmayacağını  gördüm.’’ Konferanstaki konuşmasında ise, ’’Ben 1965’de siyasalları bitirdiğimde, Türkiyede Kürtlerin, Alevilerin veya başka azınlıkların varlığı hakında bir şey bilmiyordum.’’

68 kuşağından sayın Cengiz Çandar ise, bu gerçeği şu sözlerle ifade ediyordu: ’’ 1915’te çok kötü şeylerin olduğunu biliyordum.Fakat bir türk olarak soykırım kelimesini telafuz edemiyordum. Kürt ulusal mücadelesi alev gibi her tarafı sardığında ise, biz daha ağır bir baskı ve saldırı altına alındık.’’

Bu itiraf, üniversiteleri, tarih, edebiyat, Sosyoloji, Etnoloji,Etimoloji, Arkeoloji,Filoloji ve diğer bilim dallarında kürsüleri olan bir ulus aydının samimi itirafı. Eger devlet aydınını bu derece kandırabilmiş ise, ve eger devlet bilimi, tarihi ve sosyolojiyi bilim  yuvaları olan üniversitelerde dahi  sahte, hayali verziyonlar üzerine inşaa edip aydınlara empoze edebilmiş ise, o zaman sıradan halkın bilinç ve duygu düzeyinde nasıl bir tahribatın yaratıldığını izah etmeye gerek kalmıyor.

Bundan biz Kürtlerin çıkaracağı sonuç şu: Kürtlerin, Türklerin ve Türkiye’de yaşayan diğer azınlıkların (dini ve etnik) gerçek anlamda dostluğu hiç bir zaman olmadı. Kürt özgürlük mücadelesinin bir (hatta başlıca)amacıda olmayan bu  dostluğu tesis etmektir. Demek ki, Türk halkıyla bir arada yaşamak için, daha çok çaba, özveri, sabır ve yorucu bir mücadele yürütmemiz gerekiyor. Sorunu böyle anladığımızda, Türk halkıyla aslında çok basit ulaşılması gereken barışa, neden kolay ulaşılmadığını daha rahat anlayabiliriz. Barışın neden savaştan daha zor olduğunuda!

Bu durumun Türk aydını ve halkı açısındaki anlamıda şudur: Sayın H. Cemal ve C. Çandar’ın bu itirafları Türk aydını için  öz-eleştirinin ilk adımları olabilir. Türk aydınının devlet kirinden temizlenmesi ve devlet suçlarına karşı suskunluğuyla yarattığı zımmi suç ortaklığından kurtulmasının tek yoludur sayın Cemal ve Çandar’ın başlattığı öz-eleştiri yolu.

Önnce aydın bu kirlilikten ve suç ortaklığından arınacak, sonrada halk bu kirlilikten arındırılacaktır. Türk halkını bu kirlilikten ancak temizlenmiş Türk aydını arındıracaktır. Türk aydını sahte Türk tarihiyle hesaplaşmadıkça, tarihe, ’’Türklerin kendilerini savunması’’ olarak düşen, devletin aleni kaliam ve soykırım hareketleri topluma bütün gerçekliğiyle anlatılmadıkça, Türkiyede yaşayan halklar arasında gerçek dostluk kurulamayacağı gibi, demokrasi ve özgürlüklerde sağlanamaz. Bu anlamda soruna yaklaşıldığında sayın H.Cemal Ve sayın C. Çandarın Berlin Konferansında dile getirdiği, Türk aydının kandırılmışlık gerçeği, bütün Türk (Irkçı zihniyet dışındaki) aydınları tarafından yüksek sesle, hem Türk halkına ve hemde Türkiyede yaşayan diğer halklara duyrulmalıdır.

Dersim’de isyan yoktu. Dersim’de yapılan soykırımdı. Bu soykırım devlet tarafından, soykırımın başlatıldığı tarihten 13 yıl önce, yani 1924’lerden itibaren planlı ve proğramlı hazırlandı. Bu planlı soykırımının arka plan belgelerli ortaya kondu. Sayın M. Bayrak’ın eşsiz araştırmaları devletin bu karanlık planını ve benzer planlarını yine devletin kendi arşivlerindeki belgelerle ortaya koyuyor. Devletin başbakanınında ’’Dersimde 50 bin kişi katledildi’’ söylemi, devlet camiasının her şeyden haberdar olduğunun bir itirafı idi.

Konferansta alınan sonuç kararlarında, Dersimde uygulananın soykırım olduğu ifadesi Sayın C. Çandar tarafından gerekçeli bir itirazla karşılandı. Fakat Radikaldeki yazısında bu gerekçeli itirazın geçersizliğini kendisi anlatıyor. Mesele şu: Türk devleti cumhuriyet öncesi ve sonrası yaptığı tüm katliam ve soykırım hareketleri  için açıkça ve işlenen sucun uluslararası tanımlanmış ismi konarak suçlanmadı. Devlet zorunlu savunma pozisiyonunda görüldüğü için, işlediği insanlık suçları, kendisini savunma adına yürütülen mücadelede ortaya çıkan, koleteral  (mevzii) durumlar olarak geçiştirildi. Bu durum devlete, son otuz yıllık Kürt özgürlük mücadelesine karşı savaşta,  uluslararası her tür hukuku (savaş hukukuda dahil) ihlal ederek, katliamlarda bulunmasına  zemin sundu.

Dersim soykırımı  bu günden itibaren artık uluslar arası bir platforma taşınmıştır. Sonuç bildirgesindeki Hukuk komisiyonun görevide bu işin pratik işleyişini yüklenmektir. Barry A. Fischer başkanlığında oluşturulan hukuk komisyonu Eren Keskin ve Erdal Doğan gibi konunun uzman avukatlarından oluşuyor.

Tarih Komsiyonuda  M.Bayrak,M.Çem   gibi değerli tarihçi ve araştırmacılardan oluşuyor.

Kürtler ve Kürdistani bütün dini ve etnik azınlıklar tarihi bir süreçten geçiyorlar. Bu yolculukta başarılı sonuca ulaşmak  bu güçlerin birliğine bağlı. Kim ne adına bu birlikteliğe zarar vereirse, subjektif istediği dışında olsada, sadece devlete hizmet edecektir. Bir şeyin bölüşülmesi için önce bir şeyin kazanılması gerekiyor. Zazacılık akımı kazanılmayan şeyin pay sahibi olarak ortaya çıkmakla gerçek amacını ele veriyor. Sadece kuzeyde değil, Kürdistan coğrafyasının hiç bir parçasında elde edilmiş kalıcı kazanımlar mevcut değildir. En ileri haklara sahip güneyde elde edilmiş haklar dahi tam güvence altında değildir.Kürtlerin uluslar arası güvencelere kavuşmuş bir statüleri mevcut değildir.Bütün Kürtlerin ve Kürdistani güçlerin görevi bu statü için birlikte mücadele olmalıdır. Dersim soykırımının uluslararası platformlara taşınması bu yolda atılmış önemli bir adım olabilir. Bu adım Kürt sorununu uluslar arası platforma taşınmasının yolunu açabilir. Bütün Kürt ve Kürdistani güçlerin, özgüllüklerini koruyarak, tek yumruk olmaları gereken gündür.

 

 

DERSİM SOYKIRIMI: Ali Çatakçın Berlin Dersim Konferansından

bikarhênerê qeyda xwe nekiriye nikare şîroveyê binivîsîne, ji kerema xwe re xwe qeyd bikin

şîrove yên nivîskarên xwe ne. ji naveroka wan em nikarin birpirsyar werin girtin.


5 nûçeyên dawî
hilbijare
deqdana nûçeyê
deqdana kêmzêde: 0
Tevayî deng: 0

ji kerema xwe re ji bo deqdana vê nûçeyê çirkeke xwe veqetînin
ciwan (herî baş)
zor baş
baş
eh! îdare dike
xerab

girêdankên têkildar

nûçeya herî li ser hev tê xwendin: aktuelle News:

Berhemênana rupel 0.068 Di saniyê de, 27 Bi lêpirsîna jêrberhemdankê