Berlin Eyalet Parlamentosu’ndaki konferansın sonuç bildirgesinde Dêrsim Katliamı’nın ‘soykırım’ olarak tanınması, kurbanlar ve ardıllarından özür dilemesi, sürgünlerin dönüşünün sağlanması, tazminat ödenmesi, arşivlerinin açılması, okul kitaplarının düzenlenmesi, Dêrsim adının iadesi istendi.
Dêrsim ‘38 Katliamı’nın bir soykırım olarak kabul edilmesi, tanınması, mağdurlardan özür dilenmesi ve bütün olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılması talebiyle Berlin Eyalet Parlamentosu’nda önceki gün gerçekleştirilen konferansta, tanık ve mağdurlar konuştu. Konferansın üçüncü panelinde, dönemin tanıkları ve mağdurları buluştu. Moderatörlüğünü Ali Çatakçı’nın yaptığı panele konuşmacı olarak Ali Başaran, Seyid Rıza’nın torunu Besime Arı, Gülizar Kaytan ve Dêrsim 38 belgeselinin yönetmeni Çayan Demirel katıldı.
İlk olarak konuşan Besime Arı, şunları söyledi: „Annem 6-7 yaşındayken ölülerin içinden kurtulmuş. Katledilen annesinin ismini bana verdi. Gece gündüz yıllarca onun ağlayışları ile yatıp kalktık. Hep ağladı. Bu yaşıma geldim hala katledilenlerin hiçbirinin mezarını görmedik. Bilmek istiyoruz. Ben davacıyım. Akrabalarımın mezar yerlerini bilmek istiyorum. Ziyaret etmek, mum yakmak ve bir lokma dağıtmak istiyorum. Bunun peşini bırakmayacağım. Annem yıllarca, ‘Neden bunu bize yaşattılar’ diye sorup durdu. Annemin o acısı bize de geçti, hiçbirimiz o acıları unutamıyoruz.“
‘Zincirlerle bağladılar bizi’
Katliam döneminde 7 yaşında olan Ali Başaran da, tanık olduklarını anlattı. Birçok akrabası katledilen Başaran, „Bir gün köylerin hepsini bir meydanda topladılar. Zincirlerle herkesi birbirine bağladılar. Bir asker ‘yaşasın Mustafa Kemal paşa’ deyin sizi bırakırız dedi. Kimse Türkçe bilmiyor. Kimi ‘haşa haşa Mustafa Kemal’ dedi. Çok insan katledildi. İnsan bedeninin parçaları köpeklerin ağzındaydı“ dedi.
Bir başka tanık ise Gülizar Kaytan’dı. Ailesinden 9 kişiyi kaybeden Kaytan, tanık olduğu vahşetin anlatmakla bitmeyeceğini söyledi. Kaytan, „o zaman 7 yaşındaydım. Annem bizi korumak için mağaraya götürdü. Günlerce aç-susuz kaldık. Dışarıdan hep silah sesleri geliyordu. Benim ailemden 9 kişiyi vurdular. Sular kan akıyordu“ şeklinde konuştu.
‘Acılarımıza sahip çıktık’
Çayan Demirel ise, yönetmenliğini yaptığı „Dêrsim 38“ belgeselinin yasaklanma sürecini anlattı. Çocukluktan itibaren acı anlatısıyla büyüdüğünü belirten Demirel, „Kürtçe kasetler silah gibi saklanırdı. Belgeseli yapmamın asıl nedeni, acılarımıza sahip çıkmak ve bir nebze olsun yüzleşmekti. Annem ile aynı dili konuşamıyorum. Bu da sömürgeciliğin bir sonucu. Hala Dêrsim’de mahallelerin ismi İsmet İnönü, Atatürk. Dağlarında ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazıyor“ diye konuştu. Demirel, Türk Başbakan Erdoğan’ın Dêrsim Katliamı’na ilişkin sözlerini hatırlatarak, „sorunun çözümü için devlet suçu olduğu kabul edilmeli“ dedi. Konuşmasını katliam mağdurlarından Dünya Ana’nın sözlerinden Metin-Kemal Kahraman kardeşlerin yazdığı şiiri okuyarak bitirdi.
Devlet soykırım ile yüzleşmeli
Dêrsim Katliamı konferansı sonuç bildirgesinde şu hususlar yer aldı:
- 1937/38 Dêrsim katliamı soykırım olarak tanınmalı, - Devlet, soykırım kurbanlarından ve ardıllarından özür dilemeli, - Sürülenler ve onların çocuklarına yardım ederek, isteyenlerin dönüşü sağlanmalı, dönüş yardımı verilmesi, - Soykırımdan kurtulanlara ve ikinci nesil çocuklarına tazminat ödenmesi, - Arşivlerinin açılması, belgelerin dökümentasyon merkezleri veya müzelerde toplanması okul kitaplarının düzenlenmesi, - Dêrsim adı geri verilmesi, ayrıca Türkçeleştirilen tüm yer isimleri de yeniden eski isimleri verilmesi - Türk devleti bu belirtilenleri yerine getirmediği taktirde Dêrsim katliamının bir komisyon kurularak, uluslararası mahkemeye götürülmesi.
kimler ne dedi?
Prof. Dr. Ahmet Özer: Asıl mesele tarih ile yüzleşmektir. Geçmisini bilmeyen bugünü anlayamaz. Bugünü kavramayan da geleceği inşa edemez. Siz 70 sene bir topluma, bir kitleye yalan söylerseniz bu 70 yılın yalanını 70 günde düzeltmek mümkün değildir. Eğer sonuçları deyiştirmek istiyorsanız, nedenlerini kaldırmaniz gerekiyor. Eğer nedenleri kaldıramıyorsanız, sonuçlarını da değiştiremezsiniz.
Tarihçi- gazeteci Dr. Nick Brauns: Uluslararası kamuoyu Dêrsim katliamını görmezden geldi. Dêrsim üzerine bombalar yağarken, kimse bunu protesto etmedi. Bu bombalar Avrupa ve Rusya’dan gönderilmişti. Bundan dolayı bu kırım uluslarası boyutta ele alınmak zorundadır. Türkiye bu kırımı kabul etmeli ve özür dilemelidir. Mağdurlara tazminat verilmelidir.
Avukat Barry A. Fisher (Fisher Ermeni Soykırımı ile ilgili birçok davaya katıldı): Ermenilere yapılan Kürtlere de yapıldı. Dêrsim’deki katliam çok büyük acılar yaratmıştır. Bu sadece o yıllarla sınırlı bir olay değildir. ‘38 yılını anlamamız için öncesini de bilmek lazım. Katliam öncesi ve sonrasını incelememiz lazım. Türkiye’de suskunluk duvarları yıkılmıştır. Artık geriye dönülemez. Dünyada Dêrsim Katliamı’na benzer katliamlar var. Olay, Uluslararası mahkemelere taşınmalıdır. Çözüm burada bulunmalıdır.
İnsan hakları savunucusu Avukat Eren Keskin: Sansür, sürgün kanunları, OHAL ve benzeri hukuksal yapılanma ile Kürt bölgelerine farklı bir tutum sergilemeketdir. Tunceli Kanunu’nun gerekçesinde Tunceli’nin bir çıban başı olduğunu vurgulanıyor. Ne tartışırsak tartışalım, bu bir soykırımdır. Öyle tanımlanması gerekiyor. Seyid Rıza, Mustafa Kemal’e bir hediye verilir gibi gibi idam edildi. Günümüzde gerilla cenazeleri ailelerine vermeyen zihniyet aynı zihniyettir.
Avukat Erdal Doğan: Dêrsim meselesi 1870’lerde başlamıştır. Ermeni Soykırımı’da olsun Dêrsim Soykırımı’nda olsun, suçun mağdurları halen mağdurdur. Soykırımda bir ırk değil bir devlet aracılığı ile yapılıyor. Bunu Hrant Dink de söylemişti. Soykırım ile ilgilenen mahkemeler kurulabilir. Kurbanların yakınları bu mahkemelere başvurabilir.
BDP Dêrsim milletvekili Şerafettin Halis: Yaşanan katliam, günümüzde de devam ediyor. Yıllardır mecliste katliamla ilgili soru önergesi veriyoruz. Ancak bu bir türlü dikkate alınmıyor.
ANF
DENİZ BİLGİN tarafından yazıldı. 26.11.20101
|